2.Bedir/Bedrü’l-Mev’üd Gazvesi

bedir gazvesi1- Bedir’e varış: 1 Zilkade H. 4.
2- Medine’ye dönüş: Zilkade’nın bitimine 14 gece kala H. 4.[129]

Bu gazve, Bedrü’s-Safra, Bedrü’s-Suğra, Bedrü’s-Sâlise[130] ve es-Sevîk isimleriyle de anılır. Uhud Savaşı’nda, -Müslümanların bir ara bozguna uğradıktan sonra tekrar toparlanmaları üzerine- nihaî bir sonuca ulaşamayan Mekkeli müşriklerin komutanı Ebû Süfyân,savaş alanını terk ederken: “Ey Muhammed! Önümüzdeki yıl Bedir’de seninle tekrar karşılaşacağız!” tehdidini savurdu. Hz. Peygamber (a.s.) da: “İnşallah!” diye karşılık vermiştir. Bunun üzerine Müslümanlar, bir yıl sonra, Zilkade’nin ilk gününden başlayıp sekiz gün süren Bedir serbest ticaret pazarının ( اسواق العرب ) aktif olduğu vakitlerde geldiler. Çarşının kurulu olduğu süre boyunca Bedir’de kaldılar ve kârlı ticarî faaliyetlerde bulundular.[131] 

Begavî’ye göre, bu çarşı Câhiliye devrinde her yıl kurulur ve Zilkade’nin hilâlinden itibaren sekiz gün devam ederdi.[132] Mûsâ b. Ukbe’nin konu ile ilgili ifadeleri ise şöyledir: “Müslümanlar, Allah Resûlü’nün refakatinde Bedir’e hareket ettiler. ‘Şâyet Ebû Süfyân’la karşılaşırsak savaşırız, olmazsa Bedir çarşısında alışveriş yaparız’ düşüncesiyle beraberlerinde ticari eşya da götürdüler”.[133] Hz. Peygamber (a.s.) Medine’de vekili olarak Abdullah b. Revâha veya Abdullah b. Abdillah b. Übey b. Selûl’u bıraktı ve onu atlı 1500 kişilik bir kuvvetle harekete geçti.[134]

Mekkeli müşrikler ise yaşanan kuraklık sebebiyle savaşmayı uygun bulmadı. Bu sebeple Ebû Süfyân, 50’si atlı 2000 kişilik bir orduyla Merrüzzahrân bölgesindeki Mecenne’ye kadar geldi, fakat daha ileri gidemeyip Mekke’ye döndü.[135] Mekke tarafının savaş hazırlıklarına dair haberlerin Medine’ye ulaşması üzerine, bazı kimseler, Uhud yenilgisini hatırlatıp Müslümanların tekrar yenilgiye uğrayacağını ve savaşa gidilmemesi gerektiğini konuşmaya başladılar.

İslâm toplumunun, bu propaganda karşısında gösterdiği azim ve kararlılığa binaen: “O inananlar ki başka insanlar tarafında: ‘Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan kendinizi koruyun!’ şeklinde uyarılmışlardı, ama bu, onların sadece imanını arttırdıve: ‘Allah bize kâfidir. O, ne mükemmel bir koruyucudur” diye cevap verdiler ve Allah’ın lütfü ile bir zarara uğramadan döndüler: Çünkü onlar, Allah’ın rızası için çabalıyorlardı ve Allah, yüceliğinde ve lütfünde sınırsızdır”[136] meâlindeki âyetler nâzil olmuştur.[137]


Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.534-535

[129] Vâkıdî, I,384,387; İbn Sa’d, II,59-60; Belâzürî, Ensâb, I,417.
[130] el-Mes’ûdî, et-Tenbîh, s. 247.
[131] Ya’kûbî, II,67; Makrizî (1999 n.), I,192-194.
[132] Halebî, II,579; Zürkânî (1996 n.), II,538.
[133] Beyhakî, III,385.
[134] Vâkıdî, I,387; Zürkânî (1996 n.), II,536.
[135] Vâkıdî, I,388; İbn Hişâm, III,220; Taberî, III,158-159; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II,12-121; Tecrîd Tercemesi, XI,68; M. Fayda, “Bedrü’l-Mev’id”, DİA, V,335.[136] Âl-i İmrân 3/173-174.
[137] Vâkıdî, I,389; Ya’kûbî, II,67.

Zehra Nassan

Comments are closed.