Sevik Gazvesi

seriyyeZilhicce H. 2:[298]
1- Çıkış: 5 Zilhicce Pazar[299] veya 7 Zilhicce
H. 2 Pazar.
2- Dönüş: 22 Zilhicce H. 2 Pazartesi.[300]

Ebû Süfyân b. Harb, Bedir yenilgisi üzerine, Müslümanlardan intikam almadıkça yıkanıp güzel kokular sürmeyeceğine yemin etmişti. Ebû Süfyân, yeminini yerine getirmek üzere, hac mevsiminin ortasında, Mekkelilerin kan dökülmesini yasak kabul ettikleri haram aylarda, 40 veya 200 süvari ile yola çıktı. Medine’ye bir berîd mesafeye kadar sokuldu. Ebû Süfyân, adamlarını Medine’ye yakın Nîb dağı boğazında bırakarak gece karanlığında, -Benî Nadîr’in lideri ve hazinedarı-Sellâm b. Mişkem’in evine geldi ve Müslümanlar hakkında bilgi aldı. Ebû Süfyân,Sellâm b. Mişkem’den gördüğü ilgi ve misafirperverliği bir şiirle övdü. Ebû Süfyân ve adamları, gecenin sonuna doğru Medine’nin Urayz ( العريض ) denilen nahiyesine kadar sokulup sık bir hurmalığı, iki evi ve ekinleri ateşe verip yaktılar.
–inceleme imkanı bulduğumuz kaynaklarda biyogarfisi hakkında bilgi verilmeyen-Mabed b. Amr ( معبد بن عمرو الأنصاري ) ile işçisini de tarlada çalışırken şehit ettiler.

Baskını haber alan Hz. Peygamber (a.s.) Medine’de Ebû Lübâbe b. Abdilmünzir el-Evsî’yi vekil bırakarak Zilhicce H. 2’de muhâcir ve ensârdan oluşan 200 kişilik bir kuvvetle Mekkelileri takibe koyuldu. Mekkeliler kaçarken yüklerini hafifletmek için yiyecekleri olan kavrulmuş buğday veya arpa ununu(sevîk[301]) dağarcıklarıyla birlikte yer yer attıkları için bu gazveye es-Sevîk Gazvesi denilmiştir.[302] Müslümanlar, Mekkelileri Medine’ye sekiz berîd mesafede bulunan Karkara mevkiindeki -Benî Süleym’e ait bir su yeri olan- Küdr denilen mahalle kadar izlediler. Müslümanlar, bütün çabalarına rağmen Ebû Süfyân ve adamlarını yakalayamadılar. Resûlullah (a.s.) da beş günlük seferden sonra Medine’ye geri döndü. Resûlullah (a.s.), herhangi bir çatışma olmadan ashabıyla geri dönünce Müslümanlar, kendisine: “Ey Allah Resûlü! Bunun bizim için bir gazve olduğunu umuyor musun?” diye sordular. O (a.s.) da: “Evet” buyurdu.[303]


[298] İbn Hişâm, III,47; Taberî, III,88; Beyhakî, III,165; İbn Kesîr, II,540.
[299] Vâkıdî, I,181; İbn Sa’d, II,30; Belâzürî, Ensâb, I,373; İbn Seyyidinnâs (1992 n.), I,446.
[300] Halîfe b. Hayyât, s. 32.
[301] Zürkânî (1996 n.), II,353.
[302] Süheylî, V,273.
[303] Taberî, III,88-90; Beyhakî, III,164-166; Şâmî, IV,174.

admin

Comments are closed.