Hz.Muhammedin İkinci Suriye/Busra Seyahati

camii25 yaşındayken[202] Zilhicce’nin bitimine 14 gece kala.[203]

İbn Sa’d’ın naklettiği bir rivâyette: “Abdülmuttalib’in veya Ebû Tâlib’in gittiği
her sefere Hz. Muhammed’i (a.s.) da götürdüğü” zikredilir.[209] Râvi, gittiği
her sefere onu (a.s.) götürenin kim olduğu konusunda tereddüt etmiştir. Abdülmuttalib vefat ettiğinde Hz. Muhammed (a.s.) henüz küçük yaşta bir çocuktu. O günün şartlarında o yaşta bir çocuğun sıkça uzun yolculuklara götürüldüğünü düşünmek makul değildir. Hz. Muhammed (a.s.), dedesi Abdülmuttalib’in ömrünün son 7-8 yılına tanık olmuştur. Söz konusu dönemlerde Abdülmuttalib 74 yaşlarında idi. O da uzun seyahatlere çıkacak durumda değildi. Öyleyse Hz. Muhammed’i (a.s.) gittiği her sefere götüren şahsın Ebû Tâlib olması daha muhtemeldir. Siyer kaynakları tümünü kaydetmese de İbn Sa’d’ın naklettiği rivâyet, Ebû Tâlib’in Hz. Muhammed’i (a.s.) bir çok ticârî veya başka amaçlı sefere götürdüğüne
işaret eder.
7- Zührî, Ebû Tâlib’in Suriye’ye yaptığı ticarî bir seyahate ergenlik çağına
henüz gelmiş yeğeni Hz. Muhammed’i (a.s.) da götürdüğünü nakletmiştir.
Kâfile –Medine’nin 600 km. kadar kuzeyindeki- Teyma’ya varıp burada konakladıklarında bir Yahûdi din bilgini (habr) onları gördü ve Hz. Muhammed’i (a.s.) işaret ederek Ebû Tâlib’e: Bu çocuk senin neyin olur? Diye sordu.
Ebû Tâlib: Kardeşimin oğludur, dedi.
Yahudi bilgin: Onu sever misin? Diye sordu.
Ebû Talib: Evet, dedi.
Yahudi bilgin: Vallahi Suriye’ye gidersen onu öldürürler ve onunla yurduna
geri dönemezsin. Zira bu çocuk onların düşmanıdır” dedi. Yahudi bilgin, muhtemelen bu sözlerle son peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) İsrail oğullarından olmaması nedeniyle onun peygamberliğini inkâr edeceklerini ve aralarında bir husumet olacağını kastetmiş olmalıdır. Yahudi bilginin uyarısı üzerine Ebû Tâlib, -muhtemelen ticaretini yaptıktan sonra- Teyma’dan Mekke’ye geri dönmüştür.[210]
8- Ebû Abdillah b. Mende’nin (v. 395/1005) zayıf bir isnatla İbn Abbâs’tan
(r.a.) naklettiği bir rivâyette, Hz. Muhammed’in (a.s.) yirmi, Hz. Ebû Bekir’in
(r.a.) ise on sekiz yaşındayken birlikte Suriye’ye ticarî bir seyahatte bulundukları dile getirilir.[211]
9- Hz. Hatice (r.anha), işlerini takip için Hz. Muhammed’i (a.s.) iki kez ismi
C-R-Ş ( جرش ) harflerinden oluşan bir şehre göndermiş ve her defasında Hz. Muhammed’i (a.s.) genç bir deve ile ödüllendirmiştir.
عَنْ جَابِرٍ قَالَ : اسْتَأْجَرَتْ خَدِيجَةُ رَضِىَ اللهُ عَنْهَا رَسُولَ اللهِ -صلى الله عليه وسلم- سَفْرَتَيْنِ إِلَى جُرَشَ)
212 ].(كُلُّ سَفْرَةٍ بِقَلُوصٍ ]
Eğer burada sözü edilen Cüreş ( جُرَشُ ) ise bu yer, Tâif ’in güneyinde, Yemen’de bulunmaktadır. Cüreş, etrafı surlarla çevrili, yılda bir kez kurulan çarşısı ile Güney Arabistan’ın önemli bir şehriydi. Cüreş halkı, Medine döneminin son yıllarında Hz. Peygamber’e (a.s.) iki kişilik bir heyet gönderip Müslüman olmuşlardır. Hz. Peygamber (a.s.), Cüreş’in etrafındaki meraları onlara tahsis etmiştir.[213]
Yukarıda zikredile kelime Cereş ( جَرشُ ) diye okunursa, Ürdün’de bir şehir
olur. Ürdün’deki Cereş da Bizanslılar zamanında oldukça önemli bir kentti. Harabeleri bugün bile görenleri hayrete düşürmektedir.[214]
Her halde, bu ilk teşebbüslerin müspet bir neticesi olarak, Hz. Hatice
(r.anha), Hz. Muhammed’i (a.s.), Hubâşe ve Suriye’ye ticârî ortağı olarak göndermiştir.
10- Ma’mer b. Râşid, Zührî’den, Hz. Hatîce’nin (r.anha), ‘erginlik çağına ulaşıp iyice olgunlaştığı sırada’ Hz. Muhammed’i (a.s.) ticarî vekili olarak Kureyş’ten bir şahısla birlikte Tihâme’de Hicaz-Yemen kervan yolu üzerinde Hubâşe çarşısına gönderdiğini, rivâyet etmiştir. Vâkıdî, bu haberin Hicaz siyer ekolünce rivâyet edildiğini bildirmiştir.[215]
Makrizî de Hakîm b. Hizâm’dan Hz. Peygamber’i (a.s.) Hubâşe çarşısında
gördüğünü ve pazardan Tihâme kumaşı aldığını nakleder.[216]
11- Hz. Muhammed (a.s.), 25 yaşındayken Hz. Hatîce’nin (r.anha) ticaret
kervanının yöneticisi olarak Suriye’nin Busrâ kentine gitti.[217] Mes’ûdî’ye göre, Nastûrâ adlı bir rahip, Hz. Muhammed’i (a.s.) –Hz. Hatice’nin (r.anha) kölesi- Meysere ile birlikte bu seyahati esnasında gördü, bulutun Hz. Muhammed’i gölgelediğine tanık oldu ve: “Bu peygamberdir ve peygamberlerin sonuncusudur” dedi.[218]
İbn Sa’d’ın rivâyetinde ise Hz. Muhammed’in (a.s.) konakladığı yeri fark eden Nastûrâ kendisi hakkında: “Bu ağacın altında oturan bir peygamberden başkası değildir” dediği bildirilir.[219] Meşhûr seyyah İbn Battûta (703-770/1304-1368-69), Hz. Peygamber’in (a.s.) Hz. Hatîce (r.anha) adına ticaret için Busrâ’ya geldiğinde
devesinin çöktüğü yere, daha sonraları Müslümanlar tarafından söz konusu hatırayı yaşatmak gayesiyle, “Mescid Mabrak en-Nâka” (Hz. Peygamber’in –a.s.- devesinin çöktüğü yere yapılan câmi) adında bir câmi yapıldığını ve Suriye’nin güneyindeki Havrân bölgesi halkının bu câmiyi ziyaret ettiğini kaydeder.
Bu mescidin, halîfe Hz. Osman (r.a.) döneminde Zeyd b. Sâbit (r.a.) başkanı
olduğu komisyonun çoğalttığı Kur’ân-ı Kerîm nüshalarından birini Suriye’nin Dımeşk şehrine götüren görevli ile devesinin konakladığı ve söz konusu Mushaf’ın korunduğu yer olması sebebiyle inşa edildiği de nakledilmiştir.[220] camiiBusrâ’da Hz. Peygamber’in (a.s.) Devesinin Çöktüğü Yere Yapılan Câmi


[202] İbn Sa’d, I,129.
[203] İbn Abdilber, el-İstî’âb, I,22-23; Makrizî (Katar n.), I,9,10.
[209] İbn Sa’d, I,120.
[210] Muhammed b. Müslim b. Ubeydillah b. Şihâb ez-Zührî (51-124), el-Megâzî en-Nebeviyye, thk. Süheyl Zekkâr, Dımaşk 1401/1981, Dârülfikr neşriyatı, s. 40-41.
[211] Kastallânî, el-Mevâhib, I,189,219.
[212] el-Hakim, el-Müstedrek ale’s-Sahîheyn, XI,154 (eş-Şâmile); Beyhakî, es-Sünenu’l-Kubrâ, VI,118 (eşŞâmile); İbn Kayyim el-Cevzîyye, Zâdü’l-Meâd, çev. Şükrü Özen, İstanbul 1988, I,147-148.
[213] İbn Sa’d, I,338; İbn Hişâm, IV,234-235; Beyhakî, V,373; Şâmî, VI,262.
[214] Bkz. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, I,487 (eş-Şâmile); M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I,57.
[215] Bkz. Taberî, II,368; Beyhakî, I,90; Makrizî (1999 n.), I,15-16.
[216] Makrizî (Katar n.), I,8.
[217] İbn Sa’d, I,129; İbn Hişâm, I,199; Taberî, II,367; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, I,31-32; Zürkânî (1996 n.),I,381.
[218] el-Mes’ûdî, Murûcü’z-Zeheb, II,294.
[219] İbn Sa’d, I,130; İbn Habîb, s. 77-78; Süheylî, II,151-152.
[220] İbn-i Battûta (703-770/1304-1368-69), Büyük Dünya Seyahatnamesi (Tuhfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-
Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr), tercüme: Mehmed Şerif Paşa, Sadeleştiren: Mümin Çevik, İstanbul ts., s. 93; M. Fayda, “Busrâ”, DİA, VI,471.

Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.145-147.

admin

Comments are closed.