Hz. Muhammed’in (as) Doğumu

http://www.volpeypir.com/

1- Hz. İsa’nın miladı ile Hz. Muhammed (a.s.) arasında 569 yıl geçmiştir.[55]
2- Enûşirvân’ın[56] iktidarının 40[57] veya 42. yılında.[58]
3- Fil Vakası’nın meydana geldiği yıl ve bu vakadan sonra,
4- 12 Rebiülevvel, Pazartesi.[59]

Hz. Muhammed (a.s.), Adnânî Arapların ana yurdu kabul edilen Mekke’de dünyaya geldi.İslâm kaynaklarına göre, Hz. Muhammed’in (a.s.) ana rahmine intikalinden doğumuna kadar geçen zaman içinde bazı fevkalâde olaylar meydana gelmiştir.Hz. Muhammed (a.s.), kendisinin peygamberlerin sonuncusu olduğunu ifade ettiği bir konuşmasında annesinin bir rüya gördüğünden bahsetmekte ve bundan önemli bir kişiye hamile olduğu sonucunu çıkardığını, doğacak çocuğa Muhammed veya Ahmed adını vermesinin telkin edildiğini belirtmiştir.[60] İbn İshâk’ın naklettiği rivâyete göre: Hz. Peygamber’in (a.s.) annesi Âmine Hatun’a, o (a.s.) doğduğu vakit:“Bütün kıskançların şerrinden korunması için Tek ve Bir Allah’ın himayesine bırakıyorum de ve ona Muhammed ismini ver” ( أعيذه بالواحد من شر كل حاسد ثم سميه محمدا ) diye hitap edildiği bildirilmiştir.[61]

Doğum esnasında diğer annelerin çektiği sancıları çekmeyen Âmine Hâtun,kayınpederi Abdülmuttalib’e haber göndererek bir torunu olduğunu müjdelemiştir.İbn Abdilber’in İkrime el-Berberî’den naklettiği rivâyete göre, Abdülmuttalib’in torununun doğumunun yedinci gününde onun (a.s.) şerefine verdiği bir ziyafet eşliğinde ona “Muhammed” ismini vermiştir.[62]

Bazı rivâyetlerde bu ziyafet sırasında Hz. Muhammed’in (a.s.) dedesi tarafından sünnet ettirildiği nakledilirse de kendisinin sünnetli olarak doğduğu rivâyeti daha meşhurdur.[63]
Hz. Muhammed’in (a.s.) velâdeti; yani doğumu gecesinde peygamberliğinin işaretleri olarak bir takım harikulade hâdiseler meydana gelmiştir. Mesela:

1- Hz. Muhammed’in (a.s.) annesi Âmine Hatun, ebelik yapmak için onun yanında bulunan -Osman b. Ebi’l-Âs es-Sakafî’nin (v. 51/671)[64] annesi Fâtıma bint Abdillah ile -Hz. Peygamber’e (a.s.) ilk iman eden ve cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan- Ebû Muhammed Abdurrahman b. Avf b. Abdiavf el-Kureşî ez-Zührî’nin (v. 32/652) annesi eş-Şifâ’ bint ‘Avf ’ın (İbn Sa’d’a göre: الشفاء بنت عوف بن عبد بن الحارث بن زهرة ]: “(Hz. Muhammed’in –a.s.-) velâdeti anında biz öyle bir nur gördük ki; o nur, biz öyle bir nur gördük ki; o nur, doğu ve batıyı bize aydınlattı” dedikleri rivâyet edilmiştir. Hz. Peygamber(a.s.): Ben, atam İbrahim’in (a.s.) duası, kardeşim İsa’nın müjdesiyim. Annem, Şam saraylarını aydınlatan bir şeyin kendisinden çıktığını görmüştür” [66] şeklindeki ifadeleriyle bu duruma işaret etmiştir.
2- Hz. Peygamber’in (a.s.) doğduğu gece Kâbe’deki putların çoğu devrilmiştir.
3- -İslâm coğrafya kaynaklarında ayrıntılı bir şekilde bilgi verildiği gibi- Dicle’nin  iki yakasında yer alan Medâin’de [67](المدائن) bulunan İran kisralarının sarayı (إِيوَانُ كِسْرَى)o gece sallanıp çatlamış ve on dört şerefesi düşmüştür.

4- O gece [İslâm coğrafyacılarına göre İran’da Rey ve Hemedan şehirleri arasında, ikisine eşit mesafede yer alan ve batıl bir inanç olarak kutsal kabul edilen] Sava gölünün suyu çekilip kurumuştur. Sava Gölü, İran’ın başkenti Tahran’ın 125 km. güneybatısındaki Sava kasabasının[68] sınırları içinde yer alır.Göl, kasabanın 58 km doğusundadır. Gölün boyu 45 km, eni 6 ile 10 km arasında değişmekte, derinliği se 10 m civarındadır.
5- Hz. Muhammed’in (a.s.) veladeti gecesinde, İran’ın İstahr ( إصطخر ) şehrindeki–üç büyük ateş tapınağından biri olan- Mecûsî Ateşgâhı’nda,[69] bin senedir,daima yanan ve sönmeyen ateş sönmüştür.[70] İstahr, İran’da tarihî bîr şehirdir.  Fars bölgesindeki Pulvâr nehri vadisinde,Ahamenîler’in başkenti Pârs’ın (Perse-polis) 7 km. kuzeyinde bugünkü Şîraz-İsfahan yolu üzerindedir ve harabeleri üzerinde Hacıâbâd köyü bulunmaktadır.

Yukarıda zikredilen hâdiseler; o yeni dünyaya gelen zâtın (a.s.), ateşe tapmayı kaldıracağı, Fars/Pers saltanatının sarayını parçalayacağı ve Yüce Allah’ın izni ile olmayan şeylerin takdisini yasaklayacağı şeklinde yorumlanmıştır.

Evet Hz. Ömer (r.a.) zamanında İslâm orduları başkomutanı, Resûlullah’ın  (a.s.) hâdimi, komutanı ve aşere-i mübeşşereden Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a.) Fars saltanatını paça parça etti. Sâsânî devletinin hiçbir yerde şevketi kalmadı.

Na’t

Açıldı Cennet’in babı nesim-i pür safa geldi.
Gülistan-ı cihana revnak-u hüsn-u baha geldi.
Saçıldı Rahmet-i Rahmân, açıldı sümbül-ü reyhân.
Bu gün bağ-ı cihana Bülbül-i Şîr edâ geldi.
Melekler eyleyip tebşir dediler ehl-i beytine.
Size Habîb-i Hak Teâla’nın bu şeb lütf-u afa geldi.
Derûn-i Mekke’den Nur-i Nübüvvet parlayıp çıktı.
Avâlim nura ğark oldu Resûl-i Kibriya geldi.
Beşîr-i ehl-i imânın, Nezîr-i ehl-i tuğyânın.
Habîb-i Hak Teâla’nın[71] Muhammed Mustafa geldi.
Anılsa her ne dem, İsm-i Şerîfi feyzi hazırdır
Bu gece bu meclise Rûh-i Resûl-i Rehnûmâ geldi.
Vücudu ile şere endi zemîn-i Yesrib-u Batha
Kudûmu ile bu zulmet-hâneye nur-u ziya geldi.
Sanemler devrilip düştü, sarayı çöktü Kisra’nın
Mecûs’un ateşi söndü ki Bürhân-ı Hudâ geldi.
Cihanın her yerinde pek büyük bir inkılab oldu.
Nizamı âlemi tanzim için bir Âşina geldi.
Tarîk-i hakkı göstermek için, hem inse hem cinne,
Elinde Hazreti Kur’ân, İmâmü’l-Enbiyâ geldi.
Tilavet eyleyince Hazreti Kur’ân’ın âyâtın
Sudûr-i ehl-i imana ferah geldi, şifa geldi.
Eyâ Şah-ı Rusül! Senden şefaat bekliyor,
Lutfet! Rızâ namında âvâre, kapına bir gedâ geldi.[72]


[55]        İbn Sa’d, I,53; Taberî, II,324; İbn Asâkir, I,32.
[56]        Enûşirvân’ın iktidar yılları 528-575 (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I,354) veya 531-579’dır (A.Tefazzülî, “Enûşirvân” DİA, XI,255).
[57]        Belâzürî, Ensâb, I,100-101; İbn Haldûn, II,394.
[58]        Taberî, II,247,248; Makrizî (1999 n.), I,7.
[59]        İbn İshâk, s. 25; İbn Hişâm, I,167,168; İbn Hibbân, s. 33-34; Taberî, II,248,249; Beyhakî, I,74; İbnü’l Cevzî, I,155.
[60]        İbn Sa’d, I,98-99.
[61]        Taberî, II,249.
[62]        İbn Abdilber, el-İstî’âb, I39.
[63]        M. Fayda, “Muhammed” DİA, XX,409.
[64]        Ebû Abdillah Osmân b. Ebi’l-‘Âs es-Sakafî (r.a.), Hz. Peygamber’in (a.s.) ashabından olup onu (r.a.) Tâif ’e âmil olarak görevlendirmiş, Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) dönemlerinde de bu göreve devam etmiştir. Osmân b. Ebi’l-‘Âs’tan (r.a.) Hasan-ı Basrî, Said b. Müseyyeb ve bir grup tabiin ondan hadîs almışlardır. Ayrıca bkz. Hicretin 9. Yılı olaylarından “Tâif Heyeti” başlığına.
[65]        Bazı kaynaklarda “yukâlu” temriz siğasıyla annesinin Safiyye bint Abdimenaf (ةرهز نب فانم دبع تنب ةيفص) olduğu kaydedilmiştir.
[66]        İbn Sa’d, I,102; İbn Asâkir, I,166.
[67]        Medâin (medine kelimesinin çoğulu): Tizpon veya Ktesifon, İngilizce’de: Ctesiphon, Farsça’da: Tisfun: نوفسيت : Bugünkü Bağdat’ın 30 km. kadar güneydoğusunda Dicle nehrinin iki yakasına Partlar ve Sâsânîler döneminde karşılıklı kurulan yedi ayrı şehirdir. Şehirler taş veya duba köprülerle birbirine bağlanmıştır. Bkz. DİA, “Medâin” XXVIII, 289-291. 
[68]        (ناذ_و يرلا _ب ةنسح ةنيدم ةنكاس ءاه اهدعب ةحوتفم واو فل_ا دعب هواس    ). Yakût el-Hamevî’ye göre, Sava hicretin yılına kadar mamur kalmıştır. Zikredilen tarihlerde şehir ahalisi Sünnî ve Şafiî idi. Moğollar, şehri tahrip etmiş, ahaliyi kılıçtan geçirmiş ve katliamdan kurtulan olmamıştır. Sava’da dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri bulunmaktaydı; o da Moğollar tarafından yakılarak yok edilmiştir ( Mu’cemu’lBuldân, Beyrut, Dâr Sâdır Neşri, III,179).
[69]        el-Kazvînî, söz konusu Mecûsî Ateşgâhı’nın, aslında Hz. Süleyman (a.s.) tarafından Allah’a ibadet etmek için yapılmış bir Mescit olduğunu nakleder. Mes’ûdî’nin görüp incelediği bu mabet, onun verdiği bilgiye göre, şehir dışında oldukça rüzgârlı bir yere inşa edilmiştir. Bkz. Âsârü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-İbâd, s. 58 (eş-Şâmile).
[70]        Bkz. Taberî, II,247; Mesûdî (1989 n.), I,258-261; İbnü’l-Cevzî, I,169; Kâdî Ebu’l-Fazl İyâz b. Musa İyâz el-Yahsubî (v. 544/1149), Şifâ-i Şerîf, çev. Suat Cebeci, Ankara 1992, s. 279; Şâmî, I,339 vd.; Zürkânî (1996 n.), I,224; Nebhânî, s. 135; Azîz Mahmud Hüdâyî, Âlemin Yaratılışı ve Hz. Muhammed’in (a.s.) Zuhûru (Hulâsatü’l-Ahbâr), çev. Kerîm Kara – Mustafa Özdemir, İstanbul 1997, s. 51 vd.; Hüseyin Cisrî Efendi, Risâle-i Hamîdiyye, çev. Manastırlı İsmâil Hakkı, haz. Ahmet Gül, İstanbul 1980. s. 18 vd.
[71]        Veya: Resûl-i Hak Teâla’nın.
[72]        Şanlıurfa’lı mevlithanlar arasında, bu metin, Rıza Efendi’nin Divan’ından bir na’t olarak bilinmektedir.
Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.113-116.

 

admin

Comments are closed.