Hz. Muhammedin evinden ayrılıp Hz. Ebubekir ile Sevr mağarasına sığınması

sevrSenedi hasen bir rivâyete göre ise Hz. Peygamber (a.s.) -müşriklerin evini muhasara ettiği gece- evinden ayrılınca doğrudan Sevr mağarasına yönelmiş, ardından Hz. Ebû Bekir (r.a.), ona (a.s.) yetişmiş ve birlikte yola devam ederek mağaraya sığınmışlardır.[38]

Takipçileri şaşırtmak için Mekke’nin güneybatısında -Medine’ye ters istikame e, Yemen’e giden yol üzerindeki- Sevr dağında bir mağarada gizlendiler. Mağaraya önce giren Hz. Ebû Bekir (r.a.), vahşi hayvan ve haşarat bulunup bulunmadığını kontrol ederek kendisini Resûlullah’a (a.s.) siper e i.[39] O (r.a.), mağarayı hazırlayıp deliklerin bir kısmını elbisesinden kopardığı parçalarla kapa ı. Ha a topuğuyla kapa ığı bir delikteki yılanın onu (r.a.) ısırdığı ve Resûlullah’ın (a.s.) tükürüğü ile şifa bulduğu rivâyet edilmiştir.[40]

Suikastçılar, ancak gün ışırken, orada uyuyanın Hz. Ali (r.a.) olduğunun farkına varabildiler. Onu itip kaktılar, dövdüler ve bir saate yakın bir süre Mescid-i Haram’da alıkoydular. Bir süre sonra aralarından selâmetle çekip gidenin asıl aranması gerektiğini hatırlayarak, onun (a.s.) peşine düştüler.[41] Mekkeliler, Hz. Peygamber’i (a.s.) evinde bulamayınca hemen aramaya koyuldular. Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) evinde yapılan soruşturma da netice vermeyince bütün çevreyi taramaya başladılar. Etrafa haberciler göndererek Hz. Peygamber (a.s.) ile Hz. Ebû Bekir (r.a.) için yüzer deve[42] ödül koyduklarını ilan e iler.

Bir grup, Sevr mağarasına kadar geldi. Hz. Ebû Bekir (r.a.), duyduğu seslerden endişeye kapılarak:

“Ey Allah Resûlü! Eğilip baksalar bizi görecekler” dedi.

Resûl-i Ekrem (a.s.) ise: “Eğer siz ona (Resûlullah’a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebû Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına: ‘Üzülme, elbe e Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçal ı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir”[43] meâlindeki âyetin sonunda tesbit edilen “üzülme, elbe e Allah bizimledir” sözleriyle onu teskin e i.[44]

[38]        Taberî, II,451,452.

[39]        İbn Hişâm, II,130; Süheylî, IV 135; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III,320; İbn Selâm el-İbâdî, Bedü’l-İslâm

ve Şerâiü’d-Dîn, s. 70 (İ. Aycan – M. M. Söylemez, İdeolojik Tarih Okumaları Ankara 1998, s. 6566’dan naklen).

[40]        Tüm bunlar: 1- İbn Ebî Şeybe ve İbnü’l-Münzir, Hz. Ebû Bekir’den, 2- Dabbe b. Muhsin el-Anezî, Hz.

Ömer’den, 3- el-Hâfız Ebû Nuaym el-Fazl b. Amr (Dükeyn) Enes’den, 4- İbn Murdeveyh Cündüb b. Süfyân’dan, 5- Ebu’l-Hasan Rezîn b. Muâviye el-Abderî es-Sarekustî el-Endelüsî (v. 535) ve 6- Begavî

tarafından rivâyet edilmiştir. Bkz. Beyhakî, II,477; Şâmî III,240; Zürkânî (1996 n.), II,121-122; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I,163.

[41]        Taberî, II,452.

[42]        İbn Hişâm, II,130.

 

Yüce Allah’ın, Resûlünü koruduğu aşikârdı. Çünkü müşrikler, mağaranın yanına kadar geldikleri halde içine bakmadan dönüp gi iler. Bir örümceğin mağaranın ağzına ağ örmesi, iki vahşi güvercinin ise yuva kurup yumurtalarını bırakması, müşriklerin mağaraya bakmadan dönmelerine sebep oldu.[45]

Mağarada kaldıkları süre boyunca, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) azatlısı ve çobanı Âmir b. Füheyre, her akşam, onlara süt ve yiyecek, Abdullah b. Ebî Bekir de şehirdeki haberleri getirdi.

 

 

[43]        et-Tevbe 9/40.

[44]        İbn Abdilber, el-İstî’âb, II,249; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III,321.

[45]        İbn Sa’d, I,229; III,172-174; İbn Seyyidinnâs (1992 n.), I,297-298; Zürkânî (1996 n.), II,113-121.

[46]        İbn Abdilber, el-İstî’âb, II,245; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III,321; Şâmî, III,243.

[47]        el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevvâid, IX,171 (eş-Şâmile).

[48]        İbn Hişâm, II,129; İbn Sa’d, I,229,230; Taberî, II, 454; İbn Hacer, el-İsâbe, II,274; Zürkânî (1996 n.),

II,128-129.

[49]        İbn Seyyidinnâs, I,300.

[50]        Bkz. Cemeâluddîn Ebi’l-Hâc Yusuf el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kummâl, I,190 (eş-Şâmile); Ebû Zekeriya

Muhyiddîn b. Şeref en-Nevevî, Tehzîbu’l-Esmâ’ ve’l-Lugât, I,30 (eş-Şâmile); es-Safedî, el-Vâfî bi’l

Vefâyât, I,28 (eş-Şâmile); Semhûdî, I,238.

[51]        İbn Sa’d, I,228; Beyhakî, II,473; Şâmî, III,238.

[52]        Bkz. Taberî, II,453.

 

admin

Comments are closed.