Babası Abdullah b.Abdilmuttalib’in Medine’de Vefat Etmesi

güvercin

18 yaşında.[27]
Başta İbn İshâk[28] olmak üzere, İbn Sa’d,[29] Zübeyr b. Bekkâr (172-256) [30] ve Belâzürî [31] gibi siyer-megâzî ve tarih âlimlerine göre, Âmine Hatun, Hz. Muhammed’e (a.s.) hâmile iken babası vefat etmiştir. İbn Hacer, bu görüşü daha sâbit kabul etmiştir.[32] Abdullah b. Abdilmuttalib’in, oğlu Hz. Muhammed’in (a.s.) doğumundan bir ay sonra, doğumunun 2. yılında veya doğumundan 28 ay sonra vefat ettiğine dair rivâyetler de nakledilmiştir.[33]

Abdullah b. Abdilmuttalib, Âmine Hatun ile gerçekleştirdiği evlilikten birkaç ay sonra hâmile eşini Mekke’de bıraktı. Bir rivâyete göre Abdullah b. Abdilmuttalib, ticari maksatla gittiği Filistin’in Gazze şehrinden dönerken Medine’ye uğradı.

Başka bir rivâyete göre ise o, Medine’de bulunan Benî Adî b. Neccâr’a mensup dayılarını ziyaret etmek ve erzak olarak hurma temin etmek amacıyla Medine’ye gitti. Abdullah, Medine’de bir ay süren misafirliği sırasında hastalandı ve orada vefat etti.

Abdullah’ın hastalandığını haber alan Abdülmuttalib, oğlu Hâris’i derhal Medine’ye gönderdi. Hâris, Medine’ye geldiğinde her şeyin olup bittiğini gördü. Vâkıdî, Abdullah’ın Medine’de -Hazrecli Benî Adiy b. Neccâr’a mensup bir şahıs olan- en-Nâbiğa’nın (ismi: el-Hâris b. İbrahim b. Sürâka el-Adevî[34]) konağının avlusuna gömüldüğünü, kabrinin avluya girince sol tarafa düştüğünü rivâyet etmiştir.

Abdullah’ın vefatından sonra, Âmine Hatun’un kendi ailesinin yanında kalmış olması muhtemeldir. Âmine Hatun, kocasının vefatından sonra bir daha evlenmemiştir.[35]

Abdullah, Hz. Peygamber’e (a.s.) dadılık yapan Ümmü Eymen’i, Şakrân (veya Şukrân) adında bir köle ile onun oğlu Sâlih’i, beş deve, bir koyun sürüsü, bir kılıç, bir miktar gümüş ve biraz da hurma mahsulü miras olarak bıraktı.[36]

Ca’fer es-Sâdık’a (v. 148/765) göre: “Resûlullah (a.s.), üzerinde hiç bir yaratılanın hakkı olmasın diye yetim kalmıştır.”

İbnü’1-İmâd Keşfü’l-Esrâr adlı eserinde ise Hz. Muhammed’in (a.s.) yetim kalmasını şöyle yorumlamıştır:

“Allah, onu (a.s.) yetim olarak yetiştirdi. Zira her büyüğün temeli küçük; her basit ve küçük gibi görünenin sonu ise çok muhteşemdir.

Ayrıca doruk noktasında elde ettiği izzet ve şerefin Allah vergisi olduğunu bilsin; sahip olduğu gücün anne, baba ve maldan değil, Allah’ın yardım ve inâyetiyle olduğunu anlasın diye yetim olarak yetiştirdi.

Başka bir sebebi fakir/yoksul ve yetimlerin hâlini anlayıp acıması içindir”. [37]


[28]        Beyhakî, I,187; İbn Hişâm, I,167; Taberî, II,257; İbn Seyyidinnâs (1992 n.), I,78.
[29]        İbn Sa’d, I,100.
[30]        İbn Kesîr, I,204-205
[31]        Belâzürî, Ensâb, I,101.
[32]        İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, VII,163; Zürkânî (1996 n.), I,204-205.
[33]        el-Mes’ûdî, et-Tenbîh, 229; Süheylî, II,99; Şâmî, I,331.
[34]        İbnü’l-Mibred, en-Nâbiğa’nın Hazrecli Benî Adiy b. Neccâr’a mensup bir şahıs olarak zikretmekle beraber ismini el-Uzrî nisbesiyle (يرذعلا ةقارس نب ميهاربإ نب ثرا_ا     ) şeklinde zikreder. İbnü’l-Mibred’in ibaresi (بلط_ا دبع لاوخا مهو راجنلا _ب نم يرذعلا ةقارس نب ميهاربإ نب ثرا_ا ه_او ةغبانلا راد _ نفدو ) şeklindedir (bkz.İbnü’l-Mibred Ebü’l-Mehâsin Cemâlüddîn Yûsuf b. Hasen el-Makdisî -840-909/1436-1503-, eş-Şeceretü’n-Nebeviyye fî Nesebi hayri’l Beriyye, şerh ve ta’lik: Ahmed Salahaddin, Kahire 1997, s. 1819). el-Uzrî nisbesi, “يرذعلا” ve “ىودعلا” kelimelerinin yazılış itibariyle birbirine benzerliğinden dolayı ya bir istinsah hatası ya râvî el-Adevî diyecekken “sabku kalem” hatası olarak el-Uzrî deyivermesinden ya da el-Hâris’in Benî Neccâr ile mü efik olmasından dolayı onlara nisbetle zikredilmesiyle izah edilebilir. Ancak İbnü’l-Mibred el-Hâris’in Benî Neccâr’dan olduğunu tasrih etmesinden dolayı “يرذعلا” şeklindeki zabtın bir istinsah hatası olduğunu teyit eder. Üstelik başka kaynaklarda da elHâris’in nisbesi “ىودعلا” şeklinde kaydedilmiştir.
[35]        İbn Sa’d, I,98,99; Belâzürî, Ensâb, I,88; İbn Hişâm, I,160-167; Taberî, I,250,257,327-333; Şâmî, I,331;Diyârbekrî, I,182-185; B. Topaloğlu, “Âmine” DİA, III,63-64.
[36]        İbn Sa’d, VIII,223; Şâmî, I,332; İbn Kesîr, IV 126; Celâl Yeniçeri, Peygamber, Devlet Başkanı ve Aile Reisi Hz. Muhammed ve Yaşadığı Hayat, İstanbul 2000, s. 172.
[37]        Şâmî, I,331-332.
Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.107-109.

admin

Comments are closed.