Hz.Muhammedin (sav) Kuranı son kez Cebrail’e arzı

güllResûlullah’ın (a.s.) Kur’ân-ı Kerîm’i Cebrâil’e Arzı Arz, arza ( العرضة ) ve aynı kökten gelen muâraza sözlükte, “okumak, ezberden okumak, göstermek, kitapları karşılaştırmak” gibi mânalara gelir. Istılah olarak arz, her yıl Ramazan ayında, o zamana kadar nâzil olan Kur’ân-ı Kerîm’in âyet ve sûrelerini Cebrâil’in Hz. Peygamber’e (a.s.), onun (a.s.) da Cebrail’e okuması anlamına gelir.
Hadîslerden öğrendiğimize göre, Allah’ın iki elçisi, Kur’ân-ı Kerîm’i birbirlerine okumak (mukabele etmek) üzere ramazan ayında her gece bir araya gelmiştir.
Arza olayının devam ettiği günlerde Hz. Peygamber’in (a.s.) son derece sevinçli ve diğer zamanlardan daha cömert olduğu ashâb-ı kiram tarafından tesbit edilmiştir.

Bugün İslâm ülkelerinde ramazan ayı süresince devam ettirilen mukabele geleneği, arza sünnetine uymanın bir sonucudur.[87]

Mesela Buhârî’nin naklettiği ve aşağıda kaydedilen meşhûr iki hadîste, Resûlullah’ın (a.s.) her yıl Ramazan ayında Cebrâil’in huzurunda o ana kadar nâzil olan Kur’ân-ı Kerîm metnini mukabele ve arz tarzında okuduğu ve vefatından önceki Ramazan ayında ise bunu iki defa yaptığı bildirilir.

İbn Abbas şöyle demiştir: “Resûlullah insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu ay Ramazan ayı idi. Cebrâil (a.s.), Ramazan ayında her gece, Peygamber’le buluşur ve onunla Kur’ân’ı müdarese ve müzakere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlullah (ramazan ayında) hayır dağıtmakta, esen rüzgârdan daha cömertti”:

كَانَ رَسُولُ اللهِ -صلى الله عليه وسلم- أَجْوَدَ النَّاسِ، وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ فِى رَمَضَانَ حِينَ يَلْقَاهُ]
جِبْرِيلُ، وَكَانَ يَلْقَاهُ فِى كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْ رَمَضَانَ فَيُدَارِسُهُ الْقُرْآنَ، فَلَرَسُولُ اللهِ -صلى الله عليه وسلم-
88 ].[أَجْوَدُ بِالْخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ الْمُرْسَلَةِ. ]

Her yıl bir defa yapılan bu karşılıklı okuma işi Hz. Peygamber’in (a.s.) vefat edeceği yıl iki defa olmuştur.
Arza-i âhire (el-arzatü’l-âhire: العرضة الأخيرة ) diye anıla gelen bu son karşılaştırma Kureyş lehçesiyle yapıldığı için günden itibaren Kur’ân-ı Kerîm bu lehçe ile okunmuştur. Hz. Peygamber (a.s.), arza-i âhirenin iki defa yapılmasından vefatının yaklaştığını sezmiş ve bunu: “Cebrâil her sene bir defa (o güne kadar nazil olan) Kur’ân’ı benimle muâraza (mukabele/müdarese) ederdi, bu yıl iki defa muâraza etti, bundan ecelimin yaklaştığını zannediyorum, ehl-i beytimden bana ilk kavuşacak kişi de sensin”kişi de sensin”

 ( إِنَّ جِبْرِيلَ كَانَ يُعَارِضُنِى الْقُرْآنَ كُلَّ سَنَةٍ مَرَّةً، وَإِنَّهُ عَارَضَنِى الْعَامَ مَرَّتَيْنِ، وَلاَ أُرَاهُ
89 ](إِلَّا حَضَرَ أَجَلِى، وَإِنكَِّ أَولَُّ أَهْلِ بَيْتِى لَحَاقًا بِى ]

sözleriyle kızı Hz. Fâtıma’ya (r.anha) bir sır olarak bildirmiştir.[90]
Übey b. Ka’b (r.a.),[91] Abdullah b. Mesûd (r.a.),[92] Zeyd b. Sâbit (r.a.) gibi bazı sahabeler arza-i ahireye şahit olmuşlardır.[93]

Mesela -Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin’e (r.a.) kıraât öğreten, tabbiinden, Kûfe Mescidi’nde kırk yıl Kur’ân dersleri vermiş kıraât alimi- Ebû Abdirrahmân es-Sülemî (v. 73/692 [?])[94] şunu belirtir: “Ebû Bekir, Ömer, Osman, Zeyd b. Sâbit, muhacirler ve ensârın Kur’ân kıraâtleri bir idi. Yaygınlık (‘âm) kazanmış kıraâti okurlardı. O da Resûlullah’ın (a.s.) vefat ettiği yıl iki defa Cebrâil’e arzettiği kıraâttir. Zeyd b. Sâbit, arza-i ahireye
şahit olmuştu. -Hicretten on bir yıl önce (m. 611) Medine’de doğan- Zeyd b. Sâbit (v. 45/665 [?]), vefat edene kadar, insanlara arza-i âhireye göre Kur’ân okurdu. Bu nedenle Ebû Bekir es-Sıddîk, Kur’ân’ın cem’inde (yani Mushaf haline getirilmesinde) ona itimat etti ve Osman da onu el-Mushaf’ı yazanlara başkan yaptı”

( قال أبو عبد الرحمن السلمي: كانت قراءة أبي بكر وعمر وعثمان وزيد بن ثابت والمهاجرين والأنصار
واحدة كانوا يقرءون القراءة العامة وهي القراءة التي قرأها رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ على جبريل مرتين
في العام الذي قبض فيه وكان زيد قد شهد العرضة الأخيرة وكان يقرئ الناس بها حتى مات ولذلك اعتمده
95 ].(الصديق في جمعه وولاه عثمان كتبة المصحف ]

Konuyla ilgili kaynaklar, Hz. Osman (r.a.) Mushafı’nın arza-i âhireye göre yazıldığını özellikle vurgularlar.


Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.870-874

[86] İbn Sa’d, II,194,195,196; Buhârî, “el-İ’tikâf”, 33/17; Ebû Dâvûd, “es-Savm”, 2466; İbn Mâce, “es-Savm”,
7/58 (hadîs no: 1729); Beyhakî, VII,146; İbn Kesîr, IV,443; Zürkânî (1996 n.), XII,74.
[87] A. Turan, “Arza”, DİA, III,446-447.

[88] Buhârî, “Vahiy”, 1/5.
[89] Buhârî, “el-Menâkib”, 61/25 (126. hadîs); Şâmî, II,226.
[90] Buhârî, “Fezâili’l-Kur’ân”, 7; “el-Menâkıb”, 25; Müslim, “Fezâili’s-Sahabe”,98,99.
[91] Bedrüddîn Muhammed b. Bahâdır ez-Zerkeşî (745-794/1344-1392), el-Burhân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, Beyrut 1376/1957, I,256.
[92] İbn Sa’d, II, حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ) . 342
كَانَ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- يَعْرِضُ الْقُرْآنَ عَلَى جِبْرِيلَ فِى كُلِّ سَنَةٍ مَرَّةً فَلَمَّا كَانَتِ السَّنَةُ الَّتِى قُبِضَ فِيهَا عَرَضَهُ عَلَيْهِ مَرَّتَيْنِ فَكَانَتْ
قِرَاءَةُ عَبْدِ اللهِ آخِرَ الْقِرَاءَةِ ). Ahmed b. Hanbel, el-Müsned.
[93] Ayhan Tekineş, “Cibril’in (a.s.) Son Dersi: Arza-i Ahire”, Kur’ân’ın Mûcizevî Korunması, derleme, İstanbul 2004, s. 176-194.
[94] Ebû Abdirrahmân Abdullah b. Habîb b. Rubeyyia es-Sülemî: Kıraat âlimi, tâbiî. Hz. Peygamber’in vefatından önce doğduğu bilinmektedir. Babası sahâbî olup kendisi Kûfeli tâbiîlerin ikinci tabakasında yer alır. Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını Hz. Osman’dan dinlemiş, Kur’ân’la ilgili sorularının devam etmesi sebebiyle Hz. Osman’ın ona, “Sen benim halkın işleriyle meşgul olmamı engelliyorsun,Zeyd b. Sâbit’e git” dediği için Zeyd’den ders almaya başlamış ve tam on üç yıl süre ile (veya on üç defa) Kur’ân’ı ona arzetmiştir. Kur’ân ve kıraat ilimlerinde ayrıca Hz. Ali, Übey b. Kâ‘b, Abdullahb. Mes‘ûd’dan faydalanmıştır. Hz. Osman’ın mushaf nüshalarını çoğalttırmasından sonra Kûfe’ye gönderilen nüshaya uygun olarak bu şehirde Kur’ân öğretimiyle görevlendirilen ilk âlim olduğu anlaşılan Ebû Abdurrahman, Kûfe Mescidi’nde kırk yıl Kur’ân dersleri vermiş, Hz. Peygamber’in, “Sizin en hayırlılarınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir” (Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 21) meâlindeki hadisini zikrederek kendisini çok uzun süre Kur’ân öğretimine bağlayan gücün bu hadi olduğunu belirtmiştir. Oğluna Kur’ân dersleri verdiği Amr b. Hureys’in gönderdiği hediyeleri derhal geri çevirerek Allah’ın kitabını ücretle okutmadığını söylemiş, yine Kur’ân öğrettiği için kendisine bir yay (veya at) hediye etmek isteyen birinin hediyesini reddettikten sonra, “Bunu keşke sana Kur’ân öğretmeden önce hediye etseydin” demiştir. Bazı kaynaklarda belirtildiğine göre camideki derslerine önce çarşı esnafından başladığına bakılırsa Hz. Hasan ve Hüseyin, kırâat-i seb‘a imamlarından Âsım b. Behdele, Yahyâ b. Vessâb, Şa‘bî, Atâ b. Sâib gibi önemli şahsiyetler yanında kendisinden binlerce kişi Kur’ân ve kıraat ilimlerinde faydalanmış olmalıdır. Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Hz. Ömer ve Hz. Osman başta olmak üzere Hz. Ali, Abdullah b. Mes‘ûd, Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ve Ebû Hüreyre gibi sahâbîlerden hadis rivayet etmiş, bu rivayetlerin bir kısmı Kütüb-i Sitte’de yer almıştır. Kendisinden de İbrâhim en-Nehaî, Saîd b. Cübeyr, Alkame b. Mersed, Atâ b. Sâib vb. meşhur tâbiîler rivayette bulunmuşlardır (M. Demirci, “Abdurrahman es-Sülemî”, DİA, X,87). [95] ez-Zerkeşî, el-Burhân, I,237.

[95] ez-Zerkeşî, el-Burhân, I,237.

Zehra Nassan

Comments are closed.