Münafıkların lideri Abdullah b. Übeyin ölümü

güvercinZilkade H. 9.[285]

Babaannesine nisbetle İbn Selûl diye de anılan Ebu’l-Hubâb Abdullah b. Übey b. Mâlik b. Hâris, Hazrec kabilesinin reisi olup Medine idaresi kendisine verilmek üzere iken Hz. Peygamber’in (a.s.) hicretiyle bundan vazgeçilmiştir. Hz. Peygamber (a.s.) ve ashabı, müşriklerle ve Ehl-i Kitapla savaşmaya Allah tarafından izin verilinceye kadar iki kesimin de uygunsuz tutum, davranış ve işkencelerine katlanmışlardı.

Savaşa izin verilip Bedir Gazvesi’nde Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri öldürülünce Abdullah b. Übey ve müşrik yandaşları: “Bu, zaferin Müslümanlara yöneldiğini açıkça gösteren bir hâdisedir!” diyerek ister istemez Hz. Peygamber’e (a.s.) gelip İslâm üzerine biat ettiler. Abdullah b. Übey, ölünceye kadar, Müslümanları, birbirine düşürmeye, İslâm birliğini bozup dağıtmaya, İslâm toplumunu içinden yıkmaya ne kadar çalışmış durmuşsa, Hz. Peygamber (a.s.) de onun ve yardımcılarının sinsi sinsi kurdukları tuzaklardan Müslümanları ve Müslümanlığı daima kurtarmış, ellerini boşa çıkarmıştır. Hz. Peygamber (a.s.) Abdullah b. Übeyy’i, hiç bir zaman bir köşeye itip onun Müslümanlara karşı açıktan bir cephe kurmasına meydan vermemiş, kendisine daima Müslüman muamelesi yapmış, yumuşak davranmış, onu da yumuşak davranmak ve yumuşak davranınca da, düşen fırsatları, anında ve serbestçe değerlendirememek zorunda bırakmıştır.
Abdulâh b. Übey’in Kötü Tutum ve Fiillerine Bazı Örnekler;
1- Abdullah b. Übey, Uhud Savaşı’na giderken, yolda, İslâm ordusunun üçte birini teşkil eden üç yüz on kişi ile geri döndü.

2- Abdullah b. Übey, Benî Nadîr Yahûdîleri Medine’den göç etmeye hazırlandıkları sırada, adamlarından Süveyd ve Dâis ile: “Sakın yurdunuzu ve mallarınızı bırakıp gitmeyiniz! Kalenizde oturunuz. Benim yanımdakilerden, kavmimden ve başka Araplardan iki bin kişi sizinle birlikte kalenize girecek, son nefeslerine kadar hepsi ölmeyi göze alacaklardır. Kurayzaoğulları size yardım eder, sizi bırakmazlar. Gatafanlı müttefikleriniz de size yardım ederler” şeklinde bir haberi onlara gönderidi. Böylece Benî Nadir’in, mukavemet edip Müslümanlara savaşmalarına sebep oldu.

3- Benî Mustalık Savaşı’nda muhâcir ve ensârı kışkırtıp birbirlerine düşürdü; kılıçlara el atılmış; Hz. Peygamber’in (a.s.) yetişip teskin etmesiyle büyük bir kavganın önüne geçilebildi.

4- Hendek Savaşı’nda da uydurma bahanelerle evlerine dönmek isteyen münafıkların başında bulundu.

5- Benî Kurayza Yahûdîlerini, Hz. Peygamber’le (a.s.) ve Müslümanlarla savaşmaya teşvik etti.

6- Nihâyet, Tebûk Seferi’ne çıkılacağı sırada, Abdullah b. Übey çevresindeki münafıklar ve Yahûdî müttefikleriyle birlikte karargâhını, İslâm ordugâhının yanında kurmuş ve ordu harekete geçtiği sırada İslâm ordusuna katılmamakla kalmadı: “Muhammed, güç bir durumda, şiddetli sıcaklarda ve çok uzak diyarlarda Benî Asfar (Bizanslılar) ile savaşacak! Hâlbuki kendisinde buna yetecek güç yok. Herhalde, Muhammed, Benî Asfar ile çarpışmayı, oyuncak sanıyor! Vallahi,onun ashabının, bir sabah ikişer ikişer iplere bağlanmış olarak görür gibiyim sanki!” diyerek İslâm toplumuna korku salmaya çalıştı.

Netice itibariyle Abdullah b. Übey, Bedir Gazvesi’nden sonra Müslüman olmuş görünmesine rağmen, Hz. Peygamber’e (a.s.) ve onun tebliğ ettiği dine karşı beslediği kin ve düşmanlık duygularından hiçbir zaman kurtulamadı.

Sahabelerin ileri gelenlerinden ve Bedir’den başlamak üzere Hz. Peygamber’le (a.s.) bütün savaşlara katılan Abdullah b. Abdillâh b. Übeyy b. Selûl el- Ensârî el-Hazrecî (v.12/633), Resûlullah’a (a.s.) gelerek ölüm hastalığına yakalanan babası için istiğfar etmesini istedi. Resûlullah (a.s.), halis bir Müslüman olan Abdullah’ın hatırını kırmadı ve babasının affı için Allah’a dua etti. Bunun üzerine aşağıda meâli verilen âyet indi:

“(Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.”[286]

Ardından çok vakit geçmeden Yüce Allah, Hz. Peygamber’e (a.s.) indirilen âyette meâlen şöyle buyurdu:

“Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.”[287]

Bu âyettin inişinden sonra Hz. Peygamber (a.s.), vefat edene kadar hiçbir münafığın cenaze namazını kılmadı ve kabrinin başında da Bir rivâyete göre, Abdullah b. Übey’in, Hz. Peygamber’in (a.s.) gömleğinden ve üzerine kılacağı namazdan şifa dilediğini gören Hazrec’ten bin kişi münafıklıktan kurtulup ihlası kazanarak Müslüman oldu.[288]


Kasım Şulul,Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı,2014,s.833-835.

[285] Vâkıdî, III,1057.

[286] et-Tevbe 9/80.
[287] et-Tevbe 9/84.

[288] M. Asım Köksal, İslâm Tarihi, XVI,417-426; T. Koçyiğit, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, I,139-140.

Zehra Nassan

Comments are closed.