Efendimiz’in oğlu İbrahim’in doğumu

coseup of a baby's hand discovering his feet

Zilhicce H. 8.[396]

İbrahim’in annesi, Mısır Mukavkısı Cüreyc b. Mînâ’nın Hz. Peygamber’e (a.s.) hediye olarak gönderdiği bir cariye olan Mâriye’dir. Mâriye’nin babası Mısır’ın Saîd bölgesinden ve Kıbtî denilen yerli halkındandır. Ancak onun aslen İranlı veya Rum olabileceği de kaydedilmiş; annesinin ise Hıristiyan bir Rum olduğu belirtilmiştir.[397]

İbrahim, sonraları “Meşrebetü İbrahim” diye anılacak olan Medine yakınlarındaki Kuf bölgesinde -ittifakla kabul edilen bir tarih olan-[398] Zilhicce H. 8’de doğdu. İbrahim’in doğumunu, Ebû Râfi’, -Hz. Hatîce (r.anha) dışında hiçbir hanımından çocuğu olmayan- Hz. Peygamber’e (a.s.) müjdeledi. Bu habere çok sevinen Resûlullah (a.s.), ona bir köle hediye etti, İbrahim’in annesini hürriyetine kavuşturduğunu söyledi ve yanındakilere: “Bu gece bir oğlum oldu, ona atam İbrahim’in adını verdim” dedi.[399]
Bu ismin, Cebrâil’in Hz. Peygamber’i (a.s.): “İbrahim’in babası” diye selâmlamasından dolayı doğumunun 7. gününde verildiği, aynı gün İbrahim için -bir şükran ifadesi olarak- akika kurbanı kesildiği, Ebû Hind’in bebeğin saçlarını kestiği,ağırlığınca gümüşün sadaka olarak dağıtıldığı rivâyet edilmiştir.

Hz. Peygamber (a.s.), İbrahim’e sütanne olarak Berâ’ b. Evs b. Hâlid’in eşi Ümmü Bürde bint Münzir b. Zeyd b. Lebîd’i seçti. Sütanneye, bir hurmalıkla Resûl-i Ekrem’e (a.s.) ait bir miktar koyun ve deve tahsis edildi. İbrahim’in ebesi ise Resûlullah’ın (a.s.) azatlısı Selma[400] idi.[401]
Hz. Peygamber (a.s.), oğlu İbrahim doğumu vesilesiyle[402] şöyle buyurmuştur: “Mısır’ı fethederseniz halkına iyi davranmaya özen gösterin. Zira sizin o beldeyle soy ve hısımlık ilişkiniz vardır. Mısır’da kalabalık ordu edinin. Çünkü bu, yeryüzü ordularının en hayırlısıdır. Mısır, Allah’ın yeryüzündeki ok sadağıdır. Kim Mısır hakkında kötülük isterse, Allah onu yok eder.” [403]

Gufre’nin mevlası Ömer, ashâbın Mısırlılar ile İsmail’in (a.s.) annesi Hacer’den dolayı soy; Hz. Peygamber’in (a.s.) hanımı Mâriye’den dolayı hısımlık münasebetleri olduğunu söyler.[404] Başka bir deyişle Mâriye (r.anha) dolayısıyla Mısırlıları kendine hısım kabul eden Resûl-i Ekrem (a.s.), ileride Mısır fethedildiği zaman halkına iyi davranılmasını tavsiye etmiş ve bu tavsiyesi yerine getirilmiştir.

Güzel bir hanım olduğu belirtilen Mâriye’ye Resûl-i Ekrem’in (a.s.) ilgi göstermesi başta Hz. Âişe (r.anha) olmak üzere diğer eşlerinin kıskanmasına yol açtı. Bir defasında Hz. Hafsa (r.anha), evinde bulunmadığı sırada Resûlullah’ın (a.s.) orada Mâriye (r.anha) ile beraber olduğunu öğrenince çok üzülmüş, Hz. Peygamber (a.s.) de bu konuyu kapatmasını tembih ederek artık Mâriye’yi kendine haram kıldığına dair yemin etmişti. Bunu Peygamber (a.s.) hanımları için bir müjde kabul eden Hz. Hafsa (r.anha) durumu Hz. Âişe’ye (r.anha) haber verince Resûl-i Ekrem’e (a.s.) hitâben, eşlerini memnun etmek için Allah’ın helâl kıldığını kendisine haram kılmasını doğru bulmayan âyetler[405] nâzil olmuştur. Bu âyetlerin, Hz. Peygamber’in (a.s.) diğer eşi Zeyneb bint Cahş’ın (r.anha) evinde bal şerbeti içmesini kıskanan hanımlarına balı kendisine haram kıldığını söylemesi üzerine indiği de kaydedilmiş,[406] bu arada her iki olayın da âyetin nüzul sebebi olabileceği belirtilmiştir.

Mâriye (r.anha), hicretin 16. yılının Muharrem[407] veya Ramazan ayında,[408] Medine’de vefat etti, cenaze namazı Hz. Ömer (r.a.) tarafından kıldırıldıktan sonra Cennetü’l-bakî’de defnedildi.[409]


Kasım Şulul,Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı,2014,s.766-767-768

[396] İbn Sa’d, I,134; VIII,212; İbn Abdilber, el-İstî’âb, I,41,43; Ya’kûbî, II,87; İbn Hacer, el-İsâbe, I,93; Zürkânî (1996 n.), IV,345.

[397] İbn Sa’d, VIII,212; Belâzürî, Ensâb, II,85-86; Zürkânî (1996 n.), IV,459-460. Hicrî 7. yılın olaylarından: “Krallara Ve Kabîle Resilerine İslâm’a Davet Mektupları Gönderilmesi” başlığına da bkz.
[398] Zürkânî (1996 n.), IV,345.
[399] Müslim, “el-Fezâil”, 62.
[400] Hz. Peygamber’in (a.s.) hizmetçisi, kadın sahabe olan Ümmü Râfi‘ Selmâ (r.anha), Hz. Peygamber’in (a.s.) âzatlı kölesi Ebû Râfi‘in hanımı olup adı ve künyesi dışında mevcut kaynaklarda bilgi yoktur. Bedir Gazvesi’nden sonra Medine’ye hicret eden Ebû Râfi‘, Abbas b. Abdülmuttalib Müslümanlığını ilân edince Resûl-i Ekrem (a.s.) kendisini âzat etti ve câriyesi Selmâ ile evlendirdi. Bu evlilikten Râfi‘, Hasan, Ubeydullah (Abdullah), Mu‘temir (Mugīre), Ali ve Selmâ adlarında altı çocukları doğdu. Bazı kaynaklarda Zeyneb ve Abdurrahman isimli iki çocuklarının daha olduğundan bahsedilirse de Abdurrahman’ın oğulları değil torunları olması ihtimali daha kuvvetlidir. Çocuklarından Ali’nin adı Hz. Peygamber (a.s.) tarafından verilmiş, Ubeydullah’ın soyundan birçok hadis râvisi gelmiştir. Ümmü Râfi‘, hem Resûl-i Ekrem’e (a.s.) ve ailesine hizmet etmesi hem de ebelik ve hemşirelik yapmasıyla meşhurdur. Hz. Peygamber’in (a.s.) bütün çocuklarının ebesi ve sütannesi olmuştur. Hz.Fâtıma’nın (r.anha) çocuklarının ebesi de odur (M. Eten, “Ümmü Râfi‘”, DİA, XLII,327). [401] İbn Sa’d, I,134; III,7; Belâzürî, Ensâb, II,85-89; Taberî, III,335-336; İbn Abdilber, el-İstî’âb, I,41-47; İbn Hacer, el-İsâbe, I,93-95; Diyârbekrî, II,118,146-147; Tecrîd Tercemesi, III,328-329; A. Çubukçu, “İbrahim”, DİA, XXI,273-274.
[402] Belâzürî, Ensâb, II,87.

[403] Bkz. Müslim, “Fezaili’s-Sahabe”, 2543; İbn Hişâm, I,6,8.
[404] İbn Hişâm, I,7.
[405] et-Tahrîm 66/1-2.
[406] Buhârî, “et-Tefsîr”, 66/1.
[407] İbn Sa’d, VIII,216.
[408] Belâzürî, Ensâb, II,89,90.
[409] A. Uraler, “Mâriye”, DİA, XXVIII,63-64.

Zehra Nassan

Comments are closed.