Efendimiz’in Cirane’de Umre niyeti ile ihrama girmesi

IMG_7822Zilkade H. 8:[336]
1- Tâif’ten Ci’râne’ye varış: Şevvâl’in[337] bitimine 2 gece kala[338] veya 5 Zilkade Perşembe.[339]
2- Ci’râne’den Mekke’ye umre için hareket: 18 Zilkade Çarşamba, gece,
3- Ci’râne’den ayrılıp Medine’ye hareket: 19 Zilkade Perşembe,
4- Medine’ye varış: 27 Zilkade H. 8 Cuma [340] veya Zilkade’nin sonunda veya Zilhicce’nin evvelinde[341] veya Zilkade’nin bitimine 6 gece kala H. 8.[342]

Ci’râne ( الْجِعْرَانَةُ ), kelimesindeki “ayn” harfinin kesrayla, “ra” harfinin şeddeli (Ci’irrâne) okunduğuna dair bir görüş de bulunmaktadır.[343] Ci’râne, -Ezrakî’ye göre- Mekke’nin 9 mil, -Nâsır-ı Hüsrev’e göre- 4 fersah kuzey doğusunda,[344] Mekke ile Tâif arasında, Mekke’ye daha yakın bir yerin adıdır. Yeni kaynaklara göre Ci’râne’nin Mekke’ye uzaklığı 15 km kadar[345] veya 29 km’dir.[346]

Ci’râne, Mekkelilerin umre için ihrama girdiği bir nokta olup Sarif Vâdisi’nin başında, tatlı sularıyla darb-ı mesel olmuş iki kuyuya ve Hz. Peygamber’in (a.s.) mescit edindiği bir yere ( 347 ](مسجد الجعرانة ] sahiptir. Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (a.s.) mescit edindiği yere onun (a.s.) döneminin hatıralarını yaşatmak için bir mescit inşa etmişlerdir. Nâsır-ı Hüsrev’e göre, Ci’râne’deki iki kuyu arasındaki mesafe 10 zirâ’dır.[348] Ci’râne’de çanak şeklinde oluşumlar içeren büyük bir kaya bulunmaktadır.

Rivâyete göre Resûlullah (a.s.), bu çanak şeklindeki oluşumların birinde bizzat kendisi hamur yoğurmuştur. Yine aynı yerde yüksek ve büyük bir kaya bulunmaktadır ki rivâyete göre Hz. Bilal (r.a.) buraya çıkıp namaz vakitlerinde ezan okumuştur. Ci’râne, İslâm tarihinde şöhretini Huneyn Gazvesi’nde elde edilen ganimetlerin burada tutulmasından, bu ganimetlerin taksimi sırasında çıkan olaylardan ve Hz. Peygamber’in (a.s.) -Tâif kuşatmasından sonra, Medine’ye hareket etmeden önce- aynı yerden gece vakti Mekke’ye gidip umre ibadetini yapması ve tekrar aynı gece, aynı mekâna dönüp Medine’ye hareket etmesinden alır.[349] Rivâyete göre, 300 peygamber, Ci’râne’de ihrama girip umre ibadetini eda etmiştir.[350] İbn İshâk’a göre, (sikâye ve hicâbe dışında Câhiliye devri müesseselerini lağveden) Resûlullah (a.s.) umresini bitirip Medine’ye dönmek isteyince, 20 yaşlarında olan Ebû Abdirrahmân Attâb b. Esîd b. Ebi’l-’Îs b. Ümeyye el-Ümevî el Kureşî’yi (hicretten on üç yıl önce-13/610-634) Mekke’ye âmil (vali) olarak atadı ve ona günlük bir dirhem maaş bağladı. Ona yılda 400 dirhem veya 40 ukiyye maaş bağlandığına dair rivâyetler de nakledilmiştir.[351] Resûlullah’ın (a.s.), Mekke fethedilince, pazar sorumlusu olarak tayin ettiği Saîd b. Saîd b. ‘Âs b. Ümeyye Tâif Kuşatması’nda şehit olmuştur.[352] Hz. Peygamber (a.s.), Attâb b. Esîd’e idare ve ticaret hayatına dair temel prensipler içeren tavsiyelerde bulundu. Bu tavsiyeler, Mekke pazar sorumluluğunun da Attâb b. Esîd’e verildiğine işaret edebilir.

Hz. Peygamber (a.s.), Attâb b. Esîd’e: “Allah’ın Evi’nin komşularına” âmil yapıldığı uyarısında bulunmuştur. Hz. Peygamber (a.s.):
“(1) Bir alıverişte iki şart olmaz.
(2) Aynı akitte hem peşin hem veresiye (selef, selem[353]) alış-veriş (bey[354]) olmaz.
(3) (Teslimi) taahhüt (garanti) edilmeyen/mülkiyete geçmeyen malın satışı olmaz.

(4) Senin yanında olmayan/teslim almadığın bir şeyin karını yeme” buyurmuştur.Bu prensiplerin Mekkelilere tebliğ edilmesini Attâb b. Esîd’e görev olarak vermiştir.Hz. Peygamber (a.s.), Muâz b. Cebel ile Ebû Mûsâ el-Eş’arî’yi -yeni Müslüman olan- Mekke ahalisine Kur’ân-ı Kerîm ve din öğreticisi olarak tayin etti.[356]

Başka bir rivâyete göre ise Muâz b. Cebel ile Hubeyre b. Sebel b. Aclân es-Sekafî’ye Mekkelilere İslâm’ı öğretme vazifesini verdi.[357] Hz. Peygamber (a.s.), Mekke Haremi’nin sınır taşlarının onarılıp yenilenmesi görevini Temîm b. Esîd (veya Esed) el-Huzâî’ye verdi.[358] Hicrî 8. yılda yapılan hac ibadetini herkesin eski ananeye göre kendi başına yerine getirdiği rivâyet edilmekle birlikte, Hz. Peygamber’den (a.s.) herhangi bir talimat almadığı halde Attâb b. Esîd’in hac işlerini yönettiği de nakledilmiştir.[359]

Hz. Peygamber (a.s.), Mekke’nin fethi, Huneyn Seferi, Tâif Kuşatması ve Ci’râne Umresi dolayısıyla –Vâkıdî’ye göre- iki ay 16 gün Medine’den uzak kalmıştır.[360]


Kasım Şulul,Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı,2014,s.755-758

[336] Beyhakî, V,201.
[337] Mûsâ b. Ukbe, Hz. Peygamber’in (a.s.) Şevvâl ayında Tâif ’ten ayrıldığını rivâyet etmiştir. Bkz. Beyhakî, V,192; Zürkânî (1996 n.), V,114.
[338] İbn Sa’d, II,171. Bu rivâyet, zayıf, garîb ve isnâdı tartışmaya açık kabul edilmiştir. Bkz. İbn Kesîr, III,695; Zürkânî (1996 n.), IV,27.
[339] Bu rivâyet marûf olarak tanıtılmıştır. Zürkânî (1996 n.), IV,27.
[340] Vâkıdî, III,958-959,960, 973. Taberî’nin Vâkıdî’den naklettiğine göre ise Zilkade’nin bitimine birkaç gece kala dönülmüştür. Bkz. Târîh, III,335. Ayrıca bkz. İbn Sa’d, II,154; Makrizî (Katar n.), I,422,432; Zürkânî (1996 n.), IV,27-28; V,113,114.
[341] İbn Hişâm, IV,143,144; Taberî, III,335; Beyhakî, V,203; İbn Kesîr, III,698.
[342] İbn Hişâm, IV,144; İbn Kesîr, III,698; Zürkânî (1996 n.), IV,27,28.
[343] Kelime ilk dönem hadis âlimlerinin çoğu tarafından Ciirrâne, tarihçiler ve dilciler tarafından Ci’râne şeklinde okunmuştur.
[344] Yeni bazı kaynaklara göre Ci’râne, Mekke’ye 15 km kadar (M. Hamidullah, “Huneyn Gazvesi”, DİA, XVIII,376) veya 29 km uzaklıktadır (N. Öztürk, Hicaz Albümü, Diyanet Yayınları, s. 80).
[345] N. Öztürk, Hicaz Albümü, Diyanet Yayınları, s. 80.
[346] A. Önkal, “Ci’râne”, DİA, VIII,25. Yeni kaynaklara göre Ci’râne’nin Mekke’ye uzaklığı 15 km kadar (M. Hamidullah, “Huneyn Gazvesi”, DİA, XVIII,376) veya 29 km’dir (N. Öztürk, Hicaz Albümü, Diyanet Yayınları, s. 80).

[347] Ci’râne Mescidi’yle ilgili rivâyetler için bkz. el-Fâkihî, Ahbâru Mekke, V,62-69.
[348] İsmâilî seyyah Ebû Muîn Nâsır-ı Hüsrev b. Hâris el-Kubâdiyânî el-Mervezî’ye (394-465’ten sonra/1004-1073’ten sonra), Sefernâme, Arapça’ya çeviren: Yahya el-Haşşâb, Kahire 1993, s. 152.
[349] Yakût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân, II,142 (eş-Şâmile); el-Himyerî, er-Ravdu’l-Mi’târ, s. 176; Nâsır Hüsrev, Sefernâme, s. 152; el-Bilâdî, Mu’cem, s. 83; A. Önkal, “Ci’râne”, DİA, İstanbul 1193, VIII,25.
[350] el-Fâkihî, Ahbâru Mekke, V,62.
[351] Vâkıdî, III,959; İbn Hişâm, IV,83; İbn Sa’d, II,145; Beyhakî, V,201; Sehâvî, s. 28; F. Attar, “Attâb b. Esîd”, DİA, IV,93.
[352] İbn Sa’d, II,145; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, II,458-459.

[353] Selef veya selem akdi; peşin paraya standart (mislî) bir malla vadeli olarak mübadele etmektir.
[354] Efâl-i ezdâddan; yani iki zıt eylemi ifade eden fiillerden olan “ باع ” (bâa) “satmak-satın almak” manalarına gelir [. بيع: بِعْتُ الشئَ: شَرَيْتُهُ، أَبيعُهُ بَيْعاً ومبيعاً، وهو شاذٌ وقياسه مَباعاً. وبعْتُهُ أيضاً: اشتريته، وهومن الأضداد ]. Bkz. el-Cevherî,I,60 (eş-Şâmile).
[355] Vâkıdî, III,959. Aynı hadîs için bkz. Ebû Dâvûd, 3504; İbn Mâce “et-Ticâre”, 2188,2189; Ebu’l-Hasan Alî b. Ömer b. Ahmed ed-Dârekutnî (306-385/918-995), es-Sünen, thk. Seyyid Abdullah Hâşim Yemenî el-Medenî, Beyrut 1966, III,74; Tirmizî, “el-Büyû’”, 1250: Rûdânî, II,320,326 .
[356] Vâkıdî, III,959; Beyhakî, V,121,203; İbn Kesîr, III,610,615,697; Tecrîd Tercemesi, VII,97; VIII,316; XII,379.
[357] Ahmed b. Zeynidahlân, Hülâsatü’l-Kelâm fî Beyâni Umerâi’l-Beledi’l-Harâm, Mısır 1305, s. 3.
[358] N. Bozkurt – M. S. Küçükaşcı, “Mekke”, DİA, XXVIII,557.
[359] İbn Hişâm, IV,143,144.

[360] Zürkânî (1996 n.), IV,28.

Zehra Nassan

Comments are closed.