Hişam b. As’ın Yelemlem Seriyyesi için gönderilmesi

usame ordusuMekke’nin fethinden hemen sonra.[271]

Hişâm b. Âs
İlk Müslümanlardan olan Hişâm b. Âs b. Vâil es-Sehmî el-Kureşî’nin (v.13/634) babası ‘Âs (el-Âsî) b. Vâil’dir. ‘Âs b. Vâil müşriklerin ileri gelenlerinden olup Hz. Peygamber’e (a.s.) ve Müslümanlara düşmanlığı ile tanınır. Resûlullah (a.s.), Hişâm’ın Ebu’l-’Âs (Âsî’nin babası) şeklindeki künyesini Ebû Mutî’ (itaatkarın babası) diye değiştirdi. Mısır fâtihi Amr b. Âs’ın baba bir kardeşi olan Hişâm, Ebû Cehil’in kızıyla evlendi; Habeşistan Hicreti’ne katıldı. Hişâm, Hz.Peygamber’in (a.s.) Medine’ye hicret edeceğini duyunca onunla (a.s.) birlikte hicret etmek üzere Habeşistan’dan Mekke’ye döndü. Ancak başta babası olmak üzere Mekkeli müşrikler Hişâm b. ‘Âs’ı, uzun süre Mekke’de hapiste tuttular; ancak Umretü’l-kazâ’dan (Zilkâde H. 7) sonra Medine’ye hicret edebildi.

Hz. Ömer’den (r.a.) nakledilen rivâyete göre: Hz. Ömer (r.a.), Ayyâş b. Ebî Rebî’a el-Mahzûmî (v. 15/636) ve Hişâm b. ‘Âs; Medine’ye hicret etmeye karar vermiş ve sabah erken saatlerde Serif ’in ( سَرِفَ ) üzerinde, Gıfâr oğullarına ait Edât’teki ( أَضَاةِ بَنِي غِفَارٍ ) – Mekke’ye on mil uzaklıktaki- Tenâdıb ( التَّنَاضِب ) denilen yerde buluşmayı planlamış ve: “Hangimiz orada sabahleyin bulunamazsak, o yakalanmış demektir. Artık arkadaşları, onu beklemesinler,yollarına devam etsinler”demişlerdi. Hz. Ömer (r.a.) ile Ayyâş b. Ebî Rebî’a, buluşma yerine sabahleyin erkenden geldiler. Hişâm b. ‘Âs ise tutuklandığı için buluşma yerine gelemedi.
Velîd b. Velîd ve Seleme b. Hişâm da Mekke’de tutuklandılar hicret edemediler.Ayyâş b. Ebî Rebî’a Medine’nin dış mahallelerinde sayılan Kuba’ya vardıktan sonra, Ebu Cehil Amr b. Hişâm ve kardeşi Haris b. Hişâm peşinden yetişip bir hileyle onu Mekke’ye geri götürüp hapsettiler. Bu şahsiyetler, dinlerinden döndürülmek için işkenceden işkenceye uğratıldılar ve bazıları fitneye düştü.Hişâm’ın durumundaki Müslümanlara çok üzülen Hz. Peygamber (a.s.),uzunca bir müddet sabah namazlarında rükûdan doğrulduktan sonra: “Allah’ım! Velîd b. Velîd, Seleme b. Hişâm, Ayyaş b. Ebî Rebîa ve Mekke’deki diğer güçsüzleri kâfirlerin elinden kurtar” diye dua etmiştir.[272]

Hz. Ömer (r.a.): “Biz onlar hakkında: ‘Vallahi, Allah, artık bunların tevbelerini kabul etmez; bunlar Allah’ı tanıdılar, O’na iman ettiler, Resûlünü tasdik ettiler, sonra dünyevî bir işkenceye maruz kaldıkları için dinlerini terk ettiler’ diyorduk ki şu (meâldeki) âyetler indi”: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.[273] Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’ân’a) tâbi olun. Kişinin:Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)! Yahut şöyle diyecektir: ‘Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum’. Veya azabı gördüğünde: ‘Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkân bulunsa da iyilerden olsam!’ diyeceği günden sakının. Hayır  (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun. Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?” [274] Zikredilen âyetlerin kâtibi Hz. Ömer (r.a.) idi. O (r.a.), hemen bu âyetleri hapsedilip işkenceye uğramış Mekke’de kalıp hicret edemeyen Müslümanlara gönderdi.[275]

Bu sebepledir ki Hişâm b. ‘Âs ve söz konusu diğer Müslümanlar, uzun bir süre Medine’ye hicret edemedikleri gibi Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına da katılamadılar. Nihayet Resûlullah (a.s.) işkence altındaki Müslümanları kurtarması için Velîd b. Velîd’i Mekke’ye gönderdi.
[Zira Velîd b. Velîd, Bedir Savaşı’na müşriklerin safında katıldı, Abdullah b. Cahş veya Süleyt b. Kays en-Neccârî el-Hazrecî el-Ensârî ( سليط بن قيس ) tarafından esir alındı, kurtuluş fidyesi ödendikten sonra İslâm’ı kabul etti, Mekke’ye dönünce ise tutuklandı ve ancak Umretü’l-Kaza’dan önce firar edip Medine’ye gelebildi ve söz konusu umreye katıldı].

Mekke’de tutuklu olan Müslümanlar da Umretü’l-kazâ’dan dönmekte olan Müslümanlara katılarak Medine’ye geldiler. Bunu duyan Kureyşliler, Hâlid b. Velîd başkanlığındaki bir grup Mekkeliyi, onları yakalamakla görevlendirdi.Ancak Usfân’a kadar giden takipçiler izlerini bulamayıp geri döndüler.
Hişâm b. ‘Âs (r.a.), Hendek Savaşı’ndan sonraki bütün gazvelere katıldı. Hz.Ebû Bekir (r.a.) tarafından Herakleios’u İslâm’a davet için gönderilen heyette bulundu ve sözcülük görevini üstlendi.Hâlid b. Velîd (r.a.) komutasında yalancı peygamber Tuleyha b. Huveylid el-Esedî üzerine gönderilen orduya katıldı ve yine Hâlid’in (r.a.) emrinde Ecnâdeyn Savaşı’na (Cemâziyelevvel H. 13) katıldı. Bir ara Müslüman askerlerin gerilemekte olduğunu görünce: “Ey Müslümanlar! gelin, gelin! Ben Hişâm b. Âs’ım. Cennetten mi kaçıyorsunuz?” diye bağırarak düşman saflarına daldı ve şehit düşünceye kadar çarpıştı.[276]

Hz. Peygamber (a.s.): “Âs’ın iki oğlu Amr ve Hişâm mümindir”( ابْنَا الْعَاصِ مُؤْمِنَانِ: عَمْرٌو وَهِشَامٌ ) diyerek Amr b. Âs (r.a.) ile Hişâm b. Âs’a (r.a.) iltifat etmiştir. Amr b. Âs (r.a.) da: “Allah onu şehit olarak kabul etti, beni etmedi” sözüyle kardeşinin şahâdetine imrenmiştir. Babaları Âs b. Vâil’in, ölümünden sonra 100 köle azat edilmesini vasiyet etmesi üzerine Hişâm’ın (r.a.) elli köle azat ettiği, Amr’ın (r.a.) ise bu hususu Resûlullah’a (a.s.) sorduğu, onun da Müslüman olmadan ölen kimseye bunun bir fayda sağlamayacağını söylediği belirtilmektedir.[277]

Yelemlem Seriyyesi
Yelemlem, Mekke’nin güneyinde 54 km’lik bir mesafede bulunmaktadır. Yemenliler gibi Arabistan’ın güneyinde kalan ahalinin, hac ve umre ibadeti için ihrama girdikleri bir mikat yeridir. Vâkıdî, Hişâm b. ‘Âs’ın (r.a.) 200 kişilik bir kuvvetle tertip ettiği Yelemlem Seriyyesi’ni putları tahrip seriyyeleri arasında kaydeder; Fakat konuyla ilgili daha fazla bilgi vermez.[278


Kasım Şulul,Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı,2014,s.740-742

[271] Vâkıdî, III,873,874; İbn Sa’d, II,137,145,146.
[272] Müslim, “Mesâcid”, 294-295.

[273] Âyet-i kerîmede Allah’ın rahmetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Her insan bu ilahi rahmetten istifade edebilir. Ancak “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanın bile tevbesinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah’a dönmeye teşvik etmektir.
[274] ez-Zümer 39/53-60.
[275] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V,418.

[276] Onun Yermük Savaşı’nda (15/636) şehit olduğu da rivayet edilmektedir.
[277] İbn Sa’d, IV,191-194; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V,417-418; Makrizî (Katar n.), I,398; S. Öğüt, “Hişâm b. Âs b. Vâil”, DİA, XVIII,152-153; A. Özaydın, “Ayyâş b. Ebî Rebî’a”, DİA, IV,296-297.
[278] Vâkıdî’nin metni: ( قَدِمَ رَسُولُ ا صَلّى ا عَلَيْهِ وَسَلّمَ مَكّةَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لِعَشْرِ لَيَالٍ بَقِينَ مِنْ رَمَضَانَ فَبَثّ السّرَايَا فِي كُلّ وَجْهٍ أَمَرَهُمْ
(أَنْ يُغِيرُوا عَلَى مَنْ لَمْ يَكُنْ عَلَى الِْسْلَمِ. فَخَرَجَ هِشَامُ بْنُ الْعَاصِ فِي مِائَتَيْنِ قَبْلَ يَلَمْلَمَ، وَخَرَجَ خَالِدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ الْعَاصِ فِي ثَلَثِمِائَةٍ قَبْلَ عُرَنَةَ

Zehra Nassan

Comments are closed.