Amr b. As’ın Suva putunu kırması

puttMekke’nin fethinden hemen sonra.[258]

Kur’ân-ı Kerîm’de Nûh kavmiyle ilgili olarak bahsi geçen Ved Yegūs, Yeûk ve Nesr isimli putlarla birlikte Süvâ’ da anılır ve toplumda ileri gelenlerden bazı kimselerin: “Sakın ilâhlarınızı, hele Ved, Süvâ’, Yegūs, Yeûk ve Nesr’i hiç bırakmayın”[260] diyerek halkı Hz. Nûh’a (a.s.) karşı kışkırttıkları vurgulanır. Kaynaklarda bu putlara Câhiliye Arapları’nca da tâzim edildiği nakledilmektedir.

İbn Abbas’tan (r.a.) gelen bir rivayette bu beş put isminin aslında Nûh dönemi öncesinde yaşamış sâlih kimselere ait olduğu ve ölümlerinden sonra şeytanın aldatmasıyla onların hâtırasına bazı heykellerin dikildiği, nesiller değiştikçe bu heykellere tapınılmaya başlandığı anlatılır.[261] Benzer bir rivayet İbnü’l-Kelbî tarafından da aktarılmıştır. Buna göre Nûh dönemi öncesinde yaşamış olan bazı sâlih insanların heykelleri dikilmiş, önceleri yalnızca saygı amaçlı olarak yapılan ziyaretler zamanla tapınmaya dönüşmüş ve bu durum Nûh dönemine kadar devam etmiştir.

Kaynaklar, diğer pagan kültleri gibi Süvâ’ kültünün de Hicaz bölgesine Amr b. Lühay tarafından getirildiğini aktarmaktadır. Onun bu putu Benî Hüzeyl’den Hâris b. Temîm b. Sa’d’a verdiği rivayet edilmektedir. Tapındıkları varlıkları genellikle dikili taş ve kaya ya da ağaç gibi temsilî olmayan unsurlarla sembolize eden Câhiliye Arapları’nın Ved ve Süvâ’ı insan sûretli putlarla temsil etmeleri dikkat çekicidir. Hicaz bölgesi ve civarında genellikle tanrı ve tanrıçalarla ilgili kesme taş veya ağaç gibi soyut figürler hâkim unsur olduğuna göre insan sûretindeki bir figürle temsil edilen Hübel putu gibi.[262] Süvâ’, bir kadın görünümünde
bir puttur.[263]

Hz. Peygamber (a.s.), Amr b. ‘Âs’ı (a.s.), Hüzeyl b. Müdrike kabilesinin, Ruhât’ta ( رهاط ) bulunan Süvâ’ ( سواع ) putunu yıkmaya gönderdi. Şemensîr(شمنصير) dağının bir tarafında -Mekke’ye üç mil mesafede bulunan- Ruhât (رهاط) köyü, batı tarafında –büyük olmayan- Hudeybiye köyü bulunmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 2000 metre olan, bol yağmur alan ve etrafındaki vadilerde su kaynakları bulunan Şemensîr Dağı, Arabistan’ın Hicâz bölgesinde, Mekke-Medine arasında, Tihâme’nin yüksek, toplu bir dağıdır.[264] Şemensîr Dağı,günümüzde Suudi Arabistan’ın el-Kâmil vilayetinin sınırları içinde kalmaktadır.Eski ismi Sâye ( سَايَةُ ) olan el-Kâmil, Hz. Peygamber (a.s.) devrinde Benî Süleym b. Mansûr’un yurdu idi.[265]
Amr b. ‘Âs (r.a.) anlatıyor: Putun yanına vardığımda bakıcısı: “Ne istiyorsun?” diye bana sordu. “Resûlullah (a.s.) bana, bu putu yıkmamı emretti” dedim. Bakıcı: “Buna gücün yetmez” dedi. “Niçin?” diye sordum. “Seni bundan alıkonursun” dedi. Ona: “Sen hala batıl üzeresin. Yazıklar olsun sana! Bu put işitir veya görür mü hiç?” dedim ve yanına yaklaşıp putu kırdım. Sonra arkadaşlarıma emrettim, putun hazinesini yıktılar. İçeride hiçbir şey bulamadık. Sonra bakıcıya: “Nasıl, gördün mü?” diye sordum. Bakıcı: “Ben Yüce Allah’a teslim oldum”dedi.[266]


Kasım Şulul, Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.) Hayatı, 2014, ss.722-736

[259] Hişâm el-Kelbî, s. 9-10; İbn Sa’d, II,146.
[260] Nûh 71/23.
[261] Buhârî, “Tefsîr”, Nûh, 1.

[262] Ş. Gündüz, “Süvâ’”, DİA, XXXVIII,182.
[263] Hişâm el-Kelbî, s. 9-10; İbn Sa’d, II,146.
[264] el-Himyerî, er-Ravdu’l-Mi’târ, s. 274,345.
[265] el-Bilâdî, Mu’cem, s. 153,225.
[266] Şâmî, VI,198.

Zehra Nassan

Comments are closed.